Yadigârlarım
Modern edebiyatımızda eşcinsel aşkın görünür kılındığı, tarihî ve edebî değeri yüksek bir öykü.
Nabizade, Yadigârlarım diye, bizim edebiyatta o zamanlar olsun, şimdi olsun garip bir açık sözlülük ile garip bir utangaçlık arasında anlatılmaya çalışılan eşcinsel duyguların anlatılışında ortaya biraz çıkıyor. O karmaşıklığın arkasından hemen, kestirebileceğin gibi, her şey tatlıya bağlanıyor, kimsenin kimseye bir diyeceği kalmıyor. Ama Nabizade, bir an, başka duyguların karanlığı içinden sıyırmaya çalışıyor yazdıklarını. İşte, orada bir şeyler olmuş.
Bilge Karasu
“Derler ki sevda insanın ahlakını düzeltir, yanıltsa bile sevelim: Mademki insanız!
Of! Böyle boş işlerle uğraşmak da hoşa gitmiyor ama zamanın mecburiyetlerine uymak lazım geliyor.
Bir gün olur da şu arzular defterimi bir gözden geçiren bulunursa, insanın değilse bile, benim insani hissiyatımın suretini görmüş olur. O okurdan şunu rica ederim ki yazılarımı düşünmeye layık bulursa gerçekleştireceği değerlendirmede vereceği kararı sırf kendi vicdanı olarak kabul etsin... Kendi vicdanında bulduğu hükmü benim vicdanımda da beyhude aramasın...”
Zehra ve Karabibik yazarı Nabizade Nâzım'ın bu kitabı, modern edebiyatımızda eşcinselliğin görünür olmaya başladığı en önemli ve etkileyici metinlerden biri.
#edebiyatımızınmirası #tanzimatedebiyatı #eşcinsellik #karasevda #yolculuk
---
NABİZADE NÂZIM, 1863’te İstanbul, Nişantaşı’nda doğdu. Asıl adı Ahmet Nâzım’dır. Anne ve babasını küçük yaşta kaybeden yazar, üvey anne ve dadıların elinde büyüdü. Salıpazarı Feyziye ve Beşiktaş Askerî rüşdiyelerinde okudu (1876). Buradan Mühendishâne-i Berrî İdadisi’ne geçti (1878). 1884’te girdiği erkân-ı harbiyye sınıfından 1887’de yüzbaşı rütbesiyle mezun oldu. Bir süre Mekteb-i Harbiyye’de matematik, istihkâm ve topografya dersleri verdi; umumi müfettiş muavini olarak 1889’da kolağası oldu. Nabizade Nâzım’ın ilk eserleri Vakit ve Ceride-i Havadis gazetelerinde yayımlandı. Daha sonra Hazine-i Evrak, Mirat-ı Âlem, Rehber-i Fünûn, Âfak, Maarif, Mirsad, Manzara, Berk ve Servet-i Fünûn gibi edebiyat dergileri ile Tercüman-ı Hakikat, Servet ve Mürüvvet gibi gazetelerde başta şiir olmak üzere daha çok fennî konularda makaleler ve hikâyeler yayımladı. 1890-1891 yıllarında bir dizi uzun hikâye kaleme aldı. Türk edebiyatı tarihinde Nabizade Nâzım’a asıl şöhretini kazandıran, Karabibik adlı uzun hikâyesiyle Zehra romanıdır. 1891’de Ayşe Naciye Hanım’la evlenen yazar evliliğinin henüz ilk aylarında yakalandığı kemik vereminden kurtulamayarak 5 Ağustos 1893’te öldü.