“Kırk yıllık arkadaşıydı. Neyi okuyup, neyi okuyamayacağını çok iyi bilirdi. Kaşları çatıldı. Biri bırakmış olmalıydı kitabı. Evet evet, muhakkak böyle olmalıydı. Hiç şüphesi yoktu. Ama… Sayfaları açık duran kitap ters çevrilmiş, yüzükoyun yatırılmıştı. Arkadaşının âdetiydi bu; ya sayfanın ucunu kıvırıp kapatırdı kitabı veya böyle açık olarak yüz üstü yatırırdı, okuduğu yer belli olsun diye. İlkokuldan beri tanırdı onu. On sekizinde bile aşk romanlarına pabuç bırakmamıştı da şimdi, altmışları geride bıraktığında mı okuyacaktı? Hadi canım sen de! Evirdi çevirdi kitabı. Barbara Cartland’ın bir romanıydı. Fransızca bilmiyordu; ama yazarı, ne menem bir kitap olduğunu anlamaya yeter de artardı bile.”