Nasreddin Hoca Anadolu’da yaşamış bir halk bilgesidir. Birçoğumuz ve belki de hepimiz onun fıkralarını dinleyerek, okuyarak büyüdük. Bugün ülkemizde “Nasreddin Hoca” denilince herhalde bu büyük bilgeyi tanımayan çıkmaz diye düşünüyoruz. Nasreddin Hoca büyük bir bilgedir. Zira onun nükte ve esprilerindeki amaç sadece insanları güldürmek değildir. Çünkü Nasreddin Hoca, aynı zamanda âlim bir adamdır. Âlimlerin yaptığı ve tavsiye ettiği şeyler boş ve kuru vakit geçirici şeyler değildir. Onun mizahlarında mutlaka ve mutlaka insanlar için alınacak bir ders vardır. Amaç da budur zaten. Kuru ve sıkıcı bilgilerden, nasihatlerden sıkılan insanları hem eğlendirmek ve hem de önemli dersler vermek amacıyla Nasreddin Hoca, ilimde mizahı kullanmıştır.
Çoğumuz bilir Hoca’mızın eşeğine ters bindiğini… Birçoğumuz bunu bir komiklik olarak algılasak da, gerçekte Hoca medreseye giderken kendisini arkadan izleyen öğrencilerine yüzünü dönmek ve yolda geçen zamanı değerlendirip ders anlatmak için eşeğine ters binmiştir. Çünkü âlim bir zat için vakit nakittir. Vakti niye boşa harcasın ki Hoca?
Nasreddin Hoca fıkraları Türk sözlü edebiyatının kısa, açık ve sade olma özelliklerini taşır. Dolaylı anlatımlara başvurmadan, açık sözlü ve net ifadeler kullanılır. Fıkralarda anlatılan olayların sonunda ise her zaman bir ders verilir. En büyük amacı insanları düşündürmeye sevk etmek olan fıkraları sayesinde, hem Türk toplumunda hem de diğer ülkelerde tanınmakta ve günümüz dünyasında bile adından bahsettirmektedir. Nasrettin Hoca fıkraları Batı dillerine de çevrilmiştir.