Babası bebeği görebilsin diye çocuğu kucağıma alıp cama yaklaştırıyorum. Bebek minik ellerini babasına uzatıyor. Yaşlı adam, ihtiyarlık lekeleriyle bezeli, ince parmaklı, hünerli ellerini oğluna uzatıyor. İki minik, iki büyük el soğuk cama çarpıyor. “Görüş bitti!” diye bağırıyor nöbetçi. Parmaklıklar arkasındaki adamın, yaşlı babanın, minik bebeğin gözlerinde biriken yaşlar, o an okyanus kadar bir damla olup görüş hücresini dolduruyor.
Oya Baydar, yine unutulmayacak incelikte bir metin sunuyor okuruna; olaylarla değil anlık duygularla anlatılan bir yaşamöyküsü, bir çeşit otobiyografik roman bu. Öyle anlar vardır ki, bir bakış, bir ses, bir mimik; insana, dünyaya, yaşamanın eşsiz güzelliğine ya da derin kederine dair çok şey anlatır. O ânın duygusunu sadece biz biliriz, biz hissederiz. O anlar yalnızca bizimle vardır.
Yetim Kalacak Küçük Şeyler’de Oya Baydar o anları derliyor; yetim kalmasınlar, başkalarında yaşasınlar diye. Çünkü, “An gelir, gitme vaktidir.”