ANASAYFA POPÜLER E-KİTAPLAR YENİ E-KİTAPLAR YAYINCILAR KATEGORİLER

Zikir - Allah’la Varolmanın Yolu

Ali Tenik Erkam Yayınları


35,00 TL

Satın al

Bu e-kitap için kiralama seçeneği mevcut değil.


Okuyabileceğiniz formatlar

EPUB formatı
Okuyabileceğiniz platformlar


Katkıda Bulunanlar


Yazar
Ali Tenik
Vahit Göktaş

Künye


Ürün Kodu
2071234632167

ISBN
9786053027607

ISBN (Basılı Kitap)
9789944837163

Yayınlanma Tarihi
-

Sayfa Sayısı
208

Dil
Türkçe

Kategoriler
DİN / İslam / Tasavvuf

Kitap Hakkında

Tasavvuf, Cenâb-ı Hakkın iradesinin hayatın her aşamasında uygulamasının, yani hâle tam olarak geçirilmesinin yanısıra, İslâm’ın ihsan boyutu olarak tarif edilmektedir. Tasavvufun özü ise, insanın kendini bilmesidir. İnsanın kendini bilmesinin en önemli tezâhürü de zikirdir.

Tasavvufta zikir, kişinin benliğinden kurtulup, evrensel benlikle var olma yoludur; Allah’a vâsıl olma iştiyâkıdır. Kişinin nefsânî arzularından kurtulup, ebedî olana yönelmesidir. Zikir, dirilmek ve hayat bulmaktır. Bu mânâda fenâ-bekâ düşüncesi tasavvufta üzerinde çok durulan iki kavramdır.

Fenâ, benlikten, nefisten kurtulma; bekâ ise, kendi bütünlüğünü kazanıp evrensel benlikle bütünleşme olarak değerlendirilmiştir. Zikir insanın fenâ haline ulaşması için tarîkatların uyguladığı en önemli usüllerden biridir.

Zikir, aynı zamanda tarîkat uygulamalarının en önemli unsurlarından birisidir. Tarîkatlardaki ilk derstir. Zikrin “lisanî zikir”, “kalbî zikir”, “toplu zikir”, “semâ”, “hatm-ı hâce”, “darb-ı esmâ,” “kayamî zikir,” “deverân” gibi şekilleri tarîkatların meydana geliş süreciyle birlikte ortaya çıkmış hususlardır. Zikir ve mûsikî arasında da irtibat kurulmuştur. Dinleme, mûsikî anlamına gelen sema Mevlevîlik tarîkatının zikridir. Ayakta dönerek icrâ edilir. Buna “Mukabele” de denilir.

Bugünkü şekliyle semâ, sonraki asırlarda ortaya çıkan bir uygulamadır. Mesela,“Hatm-i Hace” Nakşbendî tarîkatında kişinin şeyhin huzurunda oturarak icrâ ettiği zikirdir. Sessiz yapılır. “Büyük hatme”, “küçük hatme” diye ayrılır. Râbıta ile başlar, duâ ile sona erer. Gözler kapalı olarak yapılır. İntisâbı olmayan iştirak edemez. “Darb-ı Esmâ” ise, Halvetîlerde icrâ edilen zikirdir. Bunun gibi tarîkatların farklı zikir uygulamaları olsa da hepsi özü itibariye birdir.

Rabbimiz (c.c.), insanın kendisiyle bütünleşme ve varoluş kazanma hakîkati olan zikrin ehemmiyetini “Siz Beni zikredin ki Ben de sizi zikredeyim” (Bakara, 152) ifadesiyle beyan buyuruyor. Mevlânâ, Mesnevî’sinde bu konuyla ilgili şöyle bir hikâye anlatır: Adamın biri her gece Allah’ı zikreder ve bu zikrinden de zevk almaktadır. Bir gece Şeytan ona şöyle vesvese verir: -“Bunca Allah demene karşılık Onun lebbeyk (buyur) demesi nerede? Böyle ne vakte dek “Allah” deyip duracaksın?”

Adam bu vesveseden üzülür, eleme düşer, başını yere koyup yatar. Rüyada Hızır (a.s.)’ı yeşiller giymiş olarak görür. Hızır ona:

-“Niçin zikri bıraktın? Zikretmekten niye vazgeçtin?” der.

-“Lebbeyk” sesi gelmiyor. Kapıdan kovulacağımdan korkuyorum”

-Senin “Allah” demen, sana aynı zamanda “lebbeyk” denilmesidir. Senin o derde düşmen, çareler araman kapıya kabul edilmendendir. Her Allah demende sana gizlice “Lebbeyk” (buyur) denilir.”

Dolayısıyla insanın arayış içinde olması, âh u fîgan etmesi, ahh çekmesi, zikredebilmesi hep Cenâb-ı Hakkın bir lütfudur. İnsan gidecek başka kapının olmadığını bilerek, bu şuur içinde hayatını sürdürebilmelidir.

Bu kitapta tasavvufun en önemli mevzularından biri olan zikir konusu temelde tasavvufî bir bakış açısıyla ele alınmaya çalışılmıştır. Kitap; önsöz, iki bölüm ve sonuçtan oluşmaktadır.

Birinci bölümde, İslâm’da zikir, Kur’ân-ı Kerîm’de zikir, Efendimiz (s.a.v.)’in hayatında zikir, tasavvufta zikir, zikrin üç hâli, zikrin önemi, zikrin sürekliliği, zikrin benlik inşâsına tesiri, tefekkür zikir birlikteliği, zikrin evrensel yönü, zikrin sosyal-psikolojik yönü, zikrin kuşatıcılığı, dâimî zikrin önemi ve tesiri, zikrin kişiliğin oluşumuna ve insan-ı kâmil olmaya tesiri, zikir tefekkür ilişkisi, zikir ma’rifet ilişkisi, zikir vuslat ilişkisi, zikir mekân ilişkisi, zikir şükür ilişkisi, zikrin diğer ibadetlerle münâsebeti gibi konular işlenmiştir.

İkinci bölümde ise, farklı zikir uygulamaları başlığı altında, hafî zikir, cehrî zikir, tevhid zikri gibi konulara temas edildikten sonra tarîkatlarda zikir başlığı altında Kâdirî, Nakşî, Rıfâî, Kübrevî, Sühreverdî, Halvetî, Gülşenî, Mevlevî gibi tarîkatlarda zikrin farklı icrâ ediliş şekilleri ve farklı isimlendirmeler ortaya konulmuştur.

Çalışma hayatımız boyunca bizden yardımlarını esirgemeyen Prof. Dr. Ethem CEBECİOĞLU hocamıza burada teşekkür etmeyi bir borç biliyoruz. Kitabın tasavvuf alanına müspet faydalar sağlayabilecek bir çalışma olmasını Rabbimiz’den niyaz ediyor, burada anlatılan mevzûların tesiri için duâ ediyoruz.