Yoğun bir ayı geride bıraktık.
Önce Cumhurbaşkanı Erdoğan Ankara’da Rusya Devlet Başkanı Putin ve İran Cumhurbaşkanı Ruhani’yi ağırladı. Suriye’deki son durum ve özellikle İdlib’in geleceği masaya yatırıldı. Beşinci kez bir araya gelen liderlerin dayanışması istikrarlı bir Suriye için çalışan tek platform.
Ayın son günlerindeyse Cumhurbaşkanı Erdoğan BM Genel Kurulu’na katılmak üzere New York’a gitti. Burada yaptığı konuşmada bütün mazlumların sesi olan Erdoğan, Doğu Akdeniz ve nükleer silahlanma gibi kritik meselelere de değindi.
İç siyasetin önemli bir konusu ise evlatları PKK tarafından kaçırılan annelerin Diyarbakır’da HDP binası önündeki bekleyişi. Her konuda demeç veren ve sözüm ona duyarlılık sergileyen fikir insanları ve sanatçıların ise büyük bir kısmının yerel seçim kutlamalarında kalması dikkat çekiyor.
Biz de Kriter’in elinizdeki sayısında bu konuları ve daha birçok gündem maddesini ele aldık.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “İsrail devletinin sınırlarını” sorduğu soruyu Ufuk Ulutaş değerlendirdi. İsrail’de henüz gerçekleşen seçim sonuçlarını Tarık Dağlı analiz etti. Konuşmanın bir başka başlığını oluşturan Keşmir’e Muhittin Ataman değindi. BM zirvesinin değerlendirmesini ise Nurşin Ateşoğlu Güney yaptı. Konuşmada bir diğer başlık olan nükleer silahlanma meselesini de Elif Erşen ele aldı.
Ankara zirvesini Mustafa Caner yorumlarken Türkiye’nin bütün platformlarda dile getirdiği “güvenli bölge” konusunu Kasım İleri, Sabir Askeroğlu ve M. Erkut Ayvaz farklı veçheleriyle yazdı.
Öte yandan memleket için çalışan vakıflara planlı ve organize saldırı devam ediyor. Fatmanur Altun bu saldırının arka planını irdeledi.
Diyarbakır’da evlatları için nöbet tutan anneler vesilesiyle yeniden gündeme gelen PKK ve terör örgütünün militan devşirme yöntemlerini geniş bir şekilde ele aldık. Meryem İlayda Atlas konuya dair kapsamlı bir yazı kaleme aldı. Bu sayıda etnik teröre dair çalışmalarıyla bilinen Hüseyin Alptekin ile röportaj yaptık. Annelerin bekleyişinin olası sonuçlarını Avni Özgürel yazdı. Radikalleşme süreçlerini Bilgehan Öztürk incelerken sanatçıların sürece dair sessizliğini Oğuzhan Bilgin değerlendirdi.