2000’li yıllarda Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) iktidarıyla birlikte dış politikanın temel niteliklerinden biri olarak benimsenen “çok yönlülük” ilkesinin yansıdığı bölgelerden biri de Afrika’dır. Güney, kuzey, batı, orta ve doğu olmak üzere beş ayrı alt bölgeye ayrılan ve toplamda elli dört devletten meydana gelen Afrika kıtası ülkeleri ve Türkiye arasındaki ikili ilişkiler son yirmi yılda siyasi, ekonomik, ticari, turistik ve kültürel alanlarda gelişmektedir. Türkiye menşeli sanayi ürünlerinin ve malların bölgedeki dolaşımında kayda değer bir artış söz konusuyken, Türk mallarına yönelik bölgesel talep de artmaktadır. Bunun yanı sıra, Türkiye ve bölge ülkeleri arasında gerçekleştirilen karşılıklı üst düzey resmî ziyaretlerin, turistik ve kültürel faaliyetlerin, Türkiye ve bölge ülkelerinin karşılıklı olarak açtıkları diplomatik temsilciliklerin sayısında da kayda değer bir artış söz konusudur.
İlgili literatürde Türkiye’nin Afrika bölgesine yönelik son dönemde izlediği aktif politika bir bütün olarak ya da Güney, Kuzey, Batı, Orta ve Doğu Afrika şeklinde beş ayrı başlık altında genel hatlarıyla ele alınırken, Kuzey Afrika’nın son dönemlerde yükselen bölgesel gücü Fas’a ilişkin politikasına ise göreli olarak daha az yer verildiği görülmektedir. Bu rapor Türkiye’nin Kuzey Afrika bölgesine yönelik politikasında önemli yer tutan Fas’ı ele alarak literatürdeki söz konusu boşluğun dolmasına katkıda bulunmayı hedeflemektedir. Çalışma Türkiye-Fas ilişkilerinde siyasi, kültürel, ekonomik ve ticari alanlarda artan hareketliliğin Türkiye dış politikasında AK Parti iktidarıyla birlikte güvenlik merkezli paradigma yerine benimsenen liberal yaklaşımdan ve Fas dış politikasında Soğuk Savaş sonrasında benimsenen çok boyutlu dış politika anlayışından kaynaklandığı argümanından hareket ederek Ankara-Rabat ilişkilerini mercek altına almaktadır.
Ankara’nın, Fas’a yönelik liberal-eksenli politika açılımını gerçekleştirirken yumuşak güç unsurlarından kamu diplomasisi, kültürel, ticari ve siyasi mekanizmaları etkili bir şekilde kullanması ve devlet temsilcilerinin yanı sıra devlet dışı aktörlerin de söz konusu sürece gösterdikleri aktif katılım, liberal dış politika yaklaşımıyla hedeflenen somut çıktılara ulaşılması aşamasında önemli katkılarda bulunmaktadır. Bu bağlamda Türkiye menşeli şirketlerin, yardım kuruluşlarının, medya kanallarının, hükûmet ve hükûmet dışı temsilciliklerin Kuzey Afrika ve Fas’ta geliştirdikleri geniş ölçekli faaliyetler, bölge ülkeleri ve Fas kamuoyunu etkileyerek Türkiye-Fas ilişkilerindeki dinamizmin artmasına önemli katkılarda bulunmaktadır.
Benzer şekilde Soğuk Savaş sonrasında iç siyasette ve uluslararası alanda meydana gelen dönüşümlerin etkisiyle Fas’ın dış politikada geliştirdiği çok boyutlu yaklaşım anlayışı Türkiye ile ikili ilişkilerin çeşitli alanlarda gelişmesini olumlu etkilemiştir. Söz konusu dönemde Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu (IMF-International Money Found) ile olumlu ilişkiler kuran Fas, 1989 yılında da Avrupa Birliği’ne (AB) üyelik başvurusunda bulunarak liberal politikalar takip etmeye başlamıştır. Bu politika doğrultusunda Fas, son 30 yılda özellikle ihracatı ve ithalatı teşvik etme amacına yönelik olarak gerçekleştirdiği girişimlerle Türkiye’nin de aralarında yer aldığı birçok ülke ile Serbest Ticaret Anlaşmaları (STA) başta olmak üzere çeşitli anlaşmalar imzalayarak iki ilişkilerini ekonomik, ticari ve kültürel alanlarda geliştirmektedir. 1980’lerin son çeyreğinden günümüze dek ekonomisini liberalleştirme hedefine yönelik olarak bir dizi çalışmalar sürdüren Fas’ın günümüzde Afrika kıtasının en büyük beşinci ekonomisi, Kuzey Afrika’nın ise Mısır ve Cezayir’den sonraki üçüncü büyük ekonomisi statüsüne yükselmesi ve Kuzey Afrika’da dış yatırımları teşvik eden ülkeler arasında yerini almış olması, Türkiye açısından Fas ile ilişkilerin geliştirilmesini teşvik eden önemli bir faktörlerdir. Özetle, Türkiye ve Fas’ın dış politikada AB üyelik süreci gibi benzer politika hedeflerine sahip olmalarının yanı sıra her iki ülkenin Batı ile Doğu, Hristiyan ile Müslüman dünyaları arasında köprü teşkil etmeleri ikili ilişkilerdeki yakınlaşmayı ve stratejik iş birliklerinde bulunmayı teşvik etmektedir.
Dört bölümden oluşan bu rapor Fas-Türkiye ilişkilerinin tarihsel arka planına değindikten sonra, Ankara-Rabat ikili ilişkilerini diplomatik, kültürel, ekonomik ve siyasi başlıklar altında ele almakta ve çok yönlü ilerleyen ikili ilişkilerin Türkiye’ye sağladığı kazanımları ekonomik ve kültürel alanlardaki sayısal veriler üzerinden ortaya koymaktadır. Çalışmanın üçüncü ve son bölümlerinde Türkiye-Fas ilişkileri 2011 Arap Baharı ve 15 Temmuz süreçleriyle birlikte mercek altına alınmaktadır. Sonuç bölümünde ise ikili ilişkilerin gelecekteki seyrine dair öngörülerde bulunulmaktadır.