Bir yanım çocukların, genç ölümlerin, yargısız infazların, savaşların, o savaşları dipten dibe utanmazca kışkırtan politikaların azdığı bir dönemde ‘’Kalbinizden af diler misiniz?’’ diye soruyor, diğer yanım bütün sorulardan vazgeçip yalnızca şunu söylüyor:
“Sen benim yalnızlığımı taşıyamazsın.”
Bir yanım ülkemin ruhları gurbette yaşayanlarına, ‘’Biz birbirimizin insanıyız.’’ diyemeden tükenip gidenlere üzülüyor, hani şu yağmur taneleri gibi kırmamak adına birbirine dokunmayan duyguları olanlara; diğer yanım ‘’Aşk, vişne çürüğüdür. Damlarsa üstüne leke bırakır.’’ heyecanıyla denizlerin dip serinliğinde mum sessizliğiyle bekliyor.
Sonra bütün bunları alıp peşinden sürükleyen bir ses duyuyorum:
“Özgürlük Sokaklardan Gelecek.”
Sokaklar hayat dolu ama yalnız. Sokaklar umut dolu ama yönsüz. Sokaklar gümbür gümbür ama tehlikeli. Kim ki onların dilini çözecek, kim ki onların dilini öğrenerek sokakların sonsuzluğuna dalacak, işte o zaman hepimizin gerçek öyküsü başlayacak.
“Özgürlük Sokaklardan Gelecek.”
Bugünün ve geleceğin edebiyatı da sokaklardan doğacak.
Sokaklar öykülerini, sokaklar romanlarını, sokaklar aydınlarını bekliyor duydunuz mu?